TÜRKÇE KUR'AN-I KERİM (DİYANET
MEALİ) |
3 - ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ |
Bismillahirrahmânirrahîm
|
Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre,
adını 33. âyette geçen "Âl-i İmrân" tamlamasından almıştır.
İmrân, Hz.Mûsâ ile Hz.Hârûn'un babasıdır. Âl-i İmrân, İmrân
ailesi demektir.
|
|
1. |
Elif Lâm Mîm. |
2. |
Allah, kendisinden başka hiçbir ilah
bulunmayandır. Diridir, kayyumdur. |
3,
4. |
O, sana Kitab'ı hak ve kendisinden
öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat'ı ve İncil'i
insanlar için birer hidayet olarak indirmişti.Furkan'ı da indirdi.
Şüphesiz, Allah'ın âyetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap
vardır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
5. |
Şüphesiz yerde ve gökte Allah'a hiçbir
şey gizli kalmaz. |
6. |
O, sizi rahimlerde, dilediği gibi
şekillendirendir. Ondan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir,
hüküm ve hikmet sahibidir.
|
7. |
O, sana Kitab'ı indirendir. Onun
(Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri
de müteşabihdir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun
olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler.
Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar,
"Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır" derler. (Bu inceliği) ancak
akıl sahipleri düşünüp anlar.
|
8. |
(Onlar şöyle yakarırlar): "Rabbimiz!
Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir
rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin." |
9. |
"Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe
olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va'dinden
dönmez. |
10. |
Şüphesiz, inkar edenlere, ne malları,
ne de evlatları Allah'a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin
yakıtıdırlar.
|
11. |
(Bunların durumu) Firavun ailesinin ve
onlardan öncekilerin durumu gibidir: Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da
onları günahlarıyla yakaladı. Allah azabı çok şiddetli olandır. |
12. |
İnkar edenlere de ki: "Siz mutlaka
yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne
fena yataktır!"
|
13. |
Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki
toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda
çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki
katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu.
Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır. |
14. |
Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve
gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı
şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir.
Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın katındadır. |
15. |
De ki: "Size, onlardan daha hayırlısını
haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri
katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler,
tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah, kullarını hakkıyla
görendir. |
16, 17. |
(Bunlar), "Rabbimiz, biz iman ettik.
Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru"
diyenler,Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp
divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah'tan)
bağışlanma dileyenlerdir. |
18. |
Allah, melekler ve ilim sahipleri,
ondan başka ilah olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. Ondan başka ilah
yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
19. |
Şüphesiz Allah katında din İslam'dır.
Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf,
aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim
Allah'ın âyetlerini inkar ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk
görendir. |
20. |
Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki:
"Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim ettim."
Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere6 de ki: "Siz de İslâm'ı kabul
ettiniz mi?" Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer
yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kullarını
hakkıyla görendir. |
21. |
Allah'ın âyetlerini inkar edenler,
Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri
öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele. |
22. |
Onlar, amelleri, dünyada da, ahirette
de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç yardımcıları da yoktur. |
23. |
Kendilerine Kitaptan bir pay
verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın
Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp
gidiyor. |
24. |
Bunun sebebi, onların, "Bize, ateş
sadece sayılı günlerde dokunacaktır." demeleridir. Uydurageldikleri
şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır. |
25. |
Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç
şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık
edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, halleri nice
olacaktır. |
26. |
De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım!
Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın.
Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin
elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin." |
27. |
"Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü
geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın.
Dilediğine de hesapsız rızık verirsin." |
28. |
Mü'minler, mü'minleri bırakıp
inkarcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği
kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır.
Allah asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır.
Çünkü dönüş Allah'adır. |
29. |
De ki: "İçinizdekini gizleseniz de,
açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi
de bilir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir." |
30. |
Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı
kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak
bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah sizi kendisine karşı dikkatli
olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah kullarını çok esirgeyicidir. |
31. |
De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana
uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah
çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." |
32. |
De ki: "Allah'a ve Peygamber'e itaat
edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez. |
33, 34. |
Şüphesiz, Allah, Adem'i, Nûh'u, İbrahim
ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer
nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı.Allah her şeyi hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir.
|
35. |
Hani, İmran'ın karısı, "Rabbim!
Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et.
Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" demişti. |
36. |
Onu doğurunca, "Rabbim!" dedi, "Onu kız
doğurdum." -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir-7 "Erkek, kız
gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan
senin korumana bırakıyorum." |
37. |
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir
şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya'yı8
da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her
girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. "Meryem, Bu sana nereden geldi?"
derdi. O da "Bu, Allah katından" diye cevap verirdi. Zira Allah,
dilediğine hesapsız rızık verir.
|
38. |
Orada Zekeriya Rabbine dua etti:
"Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı
hakkıyla işitensin" dedi.
|
39. |
Zekeriya mabedde namaz kılarken
melekler ona, "Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa'yı)
doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olarak
Yahya'yı müjdeler" diye seslendiler. |
40. |
Zekeriya, "Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık
gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?"
dedi. Allah, "Öyledir, ama Allah dilediğini yapar" dedi. |
41. |
Zekeriya, "Rabbim! (çocuğum olacağına
dair) bana bir alâmet ver" dedi. Allah da şöyle dedi: "Senin için
alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca
Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et." |
42. |
Hani melekler, "Ey Meryem! Allah seni
seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı." |
43. |
"Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et
ve (onun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et" demişlerdi. |
44. |
(Ey Muhammed!) Bunlar sana
vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem'i kim himayesine alıp
koruyacak diye kalemlerini (kur'a için) atarlarken sen yanlarında
değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin. |
45. |
Hani melekler şöyle demişti: "Ey
Meryem! Allah seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı
Meryemoğlu İsa Mesih'dir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah'a
çok yakın olanlardandır." |
46. |
"O, beşikte de, yetişkin çağında da
insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır." |
47. |
(Meryem), "Ey Rabbim! Bana bir beşer
dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?" dedi. Allah, "Öyle ama, Allah
dilediğini yaratır. O bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece "ol"
der, o da hemen oluverir" dedi.
|
48. |
Ve Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve
İncil'i öğretecek. |
49. |
Allah onu İsrailoğullarına bir
Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): "Şüphesiz
ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir
şey yapar, ona üflerim. O da Allah'ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü
ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim.
Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer
mü'minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır."
|
50. |
"Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı
olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim
ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah'a karşı
gelmekten sakının ve bana itaat edin." |
51. |
"Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin
de Rabbinizdir. Öyleyse ona ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur." |
52. |
İsa onların inkarlarını sezince, "Allah
yolunda yardımcılarım kim?" dedi. Havariler, "Biziz Allah yolunun
yardımcıları. Allah'a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız" dediler.
|
53. |
"Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik
ve Peygamber'e uyduk.Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber
yaz."
|
54. |
Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak
kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. |
55. |
Hani Allah şöyle buyurmuştu: "Ey İsa!
Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim.
Seni inkar edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları
kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz
yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben
hükmedeceğim." |
56. |
"İnkar edenlere gelince, onlara dünyada
da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim. Onların hiç
yardımcıları da olmayacaktır." |
57. |
"İman edip salih ameller işleyenlere
gelince, Allah onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah
zalimleri sevmez." |
58. |
(Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi)
biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz. |
59. |
Şüphesiz Allah katında (yaratılışları
bakımından) İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir: Onu topraktan
yarattı. Sonra ona "ol" dedi. O da hemen oluverdi. |
60. |
Hak Rabbindendir. O halde sakın şüphe
edenlerden olma. |
61. |
Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra
artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa de ki: "Gelin,
oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım.
Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah'ın
lanetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım." |
62. |
Şüphesiz bu (İsa hakkındaki) gerçek
kıssadır. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
63. |
Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki
Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir. |
64. |
De ki: "Ey kitap ehli! Bizimle sizin
aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah'a ibadet edelim. Ona hiçbir
şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilah
edinmesin." Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun, biz
müslümanlarız." |
65. |
Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin
tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz
hiç düşünmüyor musunuz? |
66. |
İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim
ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan
şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz. |
67. |
İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan.
Fakat o, hanif (Allah'ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı.
Allah'a ortak koşanlardan da değildi. |
68. |
Şüphesiz, insanların İbrahim'e en yakın
olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve
mü'minlerdir. Allah da mü'minlerin dostudur. |
69. |
Kitap ehlinden bir grup sizi
saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar,
fakat farkına varmıyorlar.
|
70. |
Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit
olduğunuz halde, niçin Allah'ın âyetlerini inkar ediyorsunuz? |
71. |
Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla
karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? |
72. |
Kitap ehlinden bir grup, "Mü'minlere
indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkar edin, belki
onlar (size bakarak) dönerler" dedi. |
73. |
"Sizin dininize uyandan başkasına
inanmayın" (dediler). De ki: "Şüphesiz hidayet, Allah'ın hidayetidir.
Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin
huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle
söylüyorsunuz)?" De ki: "Lütuf Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir.
Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."
|
74. |
O, rahmetini dilediğine has kılar.
Allah büyük lütuf sahibidir. |
75. |
Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona
yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan
öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip
durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, "Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan)
bize vebal yoktur" demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah'a
karşı yalan söylerler. |
76. |
Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.)
Kim sözünü yerine getirir ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa şüphesiz
Allah da sakınanları sever. |
77. |
Şüphesiz, Allah'a verdikleri sözü ve
yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette
bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara
bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap
vardır. |
78. |
Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var
ki, Kitab'dan olmadığı halde Kitab'dan sanasınız diye (okudukları)
Kitap'tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, "Bu, Allah katındandır"
derler. Halbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah'a karşı
yalan söylerler. |
79. |
Allah'ın, kendisine Kitab'ı, hükmü
(hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, "Allah'ı bırakıp bana
kullar olun" demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) "Öğretmekte
ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler
(Allah'ın istediği örnek ve dindar kullar) olun." |
80. |
Onun size, "Melekleri ve peygamberleri
ilahlar edinin." diye emretmesi de düşünülemez. Siz müslüman olduktan
sonra, o size hiç inkârı emreder mi? |
81. |
Hani, Allah peygamberlerden, "Andolsun,
size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir
peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım
edeceksiniz" diye söz almış ve, "Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır
görevi üstlendiniz mi?" demişti. Onlar, "Kabul ettik" demişlerdi. Allah
da, "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım"
demişti. |
82. |
Artık bundan sonra kim yüz çevirirse
işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir. |
83. |
Göklerdeki ve yerdeki herkes ister
istemez ona boyun eğmişken ve ona döndürülüp götürülecekken onlar
Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? |
84. |
De ki: "Allah'a, bize indirilene
(Kur'an'a) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve Yakuboğullarına
indirilene, Mûsâ'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilene
inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz ona teslim
olanlarız." |
85. |
Kim İslam'dan başka bir din ararsa,
(bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana
uğrayanlardan olacaktır.
|
86. |
İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna
şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkar
eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalim toplumu
doğru yola iletmez.
|
87. |
İşte onların cezası; Allah'ın,
meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır. |
88. |
Onun (lanetin) içinde ebedi
kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz. |
89. |
Ancak bundan sonra tövbe edip
kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır,
çok merhamet edendir.
|
90. |
Şüphesiz iman ettikten sonra inkar
eden, sonra da inkarda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul
edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir. |
91. |
Şüphesiz inkar edip kafir olarak
ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu,
hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap
vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur. |
92. |
Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda
harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu
bilir. |
93. |
Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in
(Yakub'un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi
İsrailoğullarına helâl idi. De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi
Tevrat'ı getirip okuyun."
|
94. |
Artık bundan sonra Allah'a karşı kim
yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. |
95. |
De ki: "Allah doğru söylemiştir. Öyle
ise hakka yönelen İbrahim'in dinine uyun. O, Allah'a ortak koşanlardan
değildi."
|
96. |
Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk
ibadet evi elbette Mekke'de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak
kurulan Kâ'be'dir.
|
97. |
Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim
vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü
yetenlerin haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim
inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden
müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey ona muhtaçtır.) |
98. |
De ki: "Ey kitab ehli! Allah
yaptıklarınızı görüp dururken Allah'ın âyetlerini niçin inkâr
ediyorsunuz?" |
99. |
De ki: "Ey Kitab ehli! (Gerçeği) görüp
bildiğiniz halde niçin Allah'ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe
yeltenerek inananları Allah'ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah
yaptıklarınızdan habersiz değildir." |
100. |
Ey iman edenler! Kendilerine kitap
verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi
döndürüp kâfir yaparlar.
|
101. |
Size Allah'ın âyetleri okunup dururken
ve Allah'ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkar edersiniz? Kim
Allah'a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir. |
102. |
Ey iman edenler! Allah'a karşı
gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak
müslümanlar olarak ölün.
|
103. |
Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a)
sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini
hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi
birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine
siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan
kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru
yola eresiniz. |
104. |
Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden
ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler
onlardır.
|
105. |
Kendilerine apaçık deliller geldikten
sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük
bir azap vardır. |
106. |
O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler
kararır. Yüzleri kararanlara, "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi?
Öyle ise inkar etmenize karşılık azabı tadın" denilir. |
107. |
Yüzleri ağaranlar ise Allah'ın rahmeti
içindedirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır. |
108. |
İşte bunlar Allah'ın, sana hak olarak
okuduğumuz âyetlerdir. Allah, âlemlere hiç zulüm etmek istemez. |
109. |
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey
Allah'ındır. Bütün işler ancak Allah'a döndürülür. |
110. |
Siz, insanlar için çıkarılmış en
hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a iman
edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı
olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.
|
111. |
Onlar size eziyetten başka bir zarar
veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp
kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez. |
112. |
Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar,
Allah'ın ve (mü'min) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini
zillet kaplamıştır. Onlar Allah'ın gazabına uğradılar ve yoksulluk
onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah'ın âyetlerini inkar ediyor
ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların
sebebi ise, isyan etmekte ve (Allah'ın koyduğu) sınırları çiğnemekte
oluşları idi. |
113. |
Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir
değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye
kapanarak Allah'ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. |
114. |
Onlar, Allah'a ve ahiret gününe
inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde
birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir. |
115. |
Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız
bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları
bilir.
|
116. |
İnkar edenlerin ne malları ne
evlatları, onlara Allah'a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar
cehennemliktirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır. |
117. |
Onların bu dünya hayatında harcadıkları
malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup
mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara
zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar. |
118. |
Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan
hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri
kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri
konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise
daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık. |
119. |
İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları
seversiniz, onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz halde sizi
sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman "inandık" derler. Ama
kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı
parmaklarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizden ölün!" Şüphesiz Allah,
göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir. |
120. |
Size bir iyilik dokunursa, bu onları
üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur,
Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız onların hileleri size hiçbir zarar
vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır. |
121. |
Hani sen mü'minleri (Uhud'da) savaş
mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden)
ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
122. |
Hani sizden iki takım (paniğe
kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısı idi.
Mü'minler, yalnız Allah'a tevekkül etsinler. |
123. |
Andolsun, siz son derece güçsüz iken
Allah size Bedir'de yardım etmişti. O halde Allah'a karşı gelmekten
sakının ki şükretmiş olasınız. |
124. |
Hani sen mü'minlere, "Rabbinizin,
indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?" diyordun.
|
125. |
Evet, sabrettiğiniz ve Allah'a karşı
gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile
Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder. |
126. |
Allah, bunu size sırf bir müjde olsun
ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak
güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır. |
127. |
Bir de Allah bunu, inkar edenlerden bir
kısmını helak etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler
diye yaptı.
|
128. |
Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur.
Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim
olduklarından dolayı onlara azap eder. |
129. |
Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey
Allah'ındır. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
130. |
Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış
olarak faiz yemeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa
eresiniz.2 |
131. |
Kafirler için hazırlanmış ateşten
sakının.
|
132. |
Allah'a ve Peygambere itaat edin ki
size merhamet edilsin. |
133. |
Rabbinizin bağışına, ve genişliği
göklerle yer arası kadar olan, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için
hazırlanmış bulunan cennete koşun. |
134. |
Onlar bollukta ve darlıkta Allah
yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah
iyilik edenleri sever. |
135. |
Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları,
yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen
günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah'tan başka günahları kim
bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar
etmeyenlerdir. |
136. |
İşte onların mükafatı Rab'leri
tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada
ebedi kalacaklardır. (Allah yolunda) çalışanların mükafatı ne güzeldir!
|
137. |
Sizden önce(ki milletlerin başından)
nice olaylar gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın da
yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün. |
138. |
Bu (Kur'an), insanlar için bir
açıklama, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir
öğüttür. |
139. |
Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer
(gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. |
140. |
Eğer siz (Uhud'da) bir yara aldıysanız,
şüphesiz o topluluk da (Müşrikler de Bedir'de) benzeri bir yara almıştı.
İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz.
(Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.)
Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için
böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.
|
141. |
Bir de Allah, iman edenleri arındırmak
ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar. |
142. |
Yoksa siz; Allah, içinizden cihad
edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt
etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? |
143. |
Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce
onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.
|
144. |
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan
önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse
gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye
dönerse, Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri
mükafatlandıracaktır. |
145. |
Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan
ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini
isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükafatını isterse, ona
da ondan veririz. Biz şükredenleri mükafatlandıracağız. |
146. |
Nice peygamberler var ki, kendileriyle
beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına
gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah
sabredenleri sever.
|
147. |
Onların sözleri ancak, "Rabbimiz! Bizim
günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda)
ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et" demekten
ibaretti. |
148. |
Allah da onlara hem dünya nimetini, hem
de ahiretin güzel mükafatını verdi. Allah güzel davrananları sever.
|
149. |
Ey iman edenler! Siz eğer kâfir
olanlara uyarsanız sizi gerisin geriye (küfre) çevirirler de büsbütün
hüsrana uğrarsınız.
|
150. |
Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O,
yardımcıların en hayırlısıdır. |
151. |
Hakkında hiçbir delil indirmediği
şeyleri Allah'a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine
korku salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer
ne kötüdür. |
152. |
Andolsun, Allah, izniyle, onları
(müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan vadini gerçekleştirdi.
Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, za'f
gösterdiniz. (Peygamber'in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre
karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti
isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp
hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah mü'minlere karşı
çok lütufkârdır. |
153. |
Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken
siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz.
Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara
alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene
üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
154. |
Sonra o kederin ardından (Allah)
üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku
indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah'a
karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; "Bu işte bizim
hiçbir dahlimiz yok" diyorlardı. De ki: "Bütün iş, Allah'ındır." Onlar
sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: "Bu
konuda bizim elimizde bir şey olsaydı burada öldürülmezdik." De ki:
"Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar
mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah
bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için
yaptı. Allah göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir." |
155. |
İki topluluğun karşılaştığı gün,
içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan
dolayı yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onları affetti.
Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet
verir). |
156. |
Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya
savaşa çıktığında onlar hakkında, "Onlar bizim yanımızda olsalardı
ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi" diyen inkarcılar gibi olmayın. Allah bunu
(bu düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu.
Allah yaşatır ve öldürür. Allah, yaptıklarınızı görmektedir. |
157. |
Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür
veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları
(dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. |
158. |
Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de,
Allah'ın huzurunda toplanacaksınız. |
159. |
Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara
karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin
etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için
Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de
karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven).
Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. |
160. |
Allah size yardım ederse, sizi yenecek
yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım
edebilir? Mü'minler, ancak Allah'a tevekkül etsinler. |
161. |
Hiçbir peygamberin emanete hıyanet
etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği
şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese
kazandığının karşılığı tastamam ödenir. |
162. |
Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın
gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O ne
kötü varılacak yerdir! |
163. |
Onlar (insanlar) Allah'ın katında
derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir. |
164. |
Andolsun, Allah, mü'minlere kendi
içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan,
onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir
lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde
idiler. |
165. |
Onların (müşriklerin) başına (Bedir'de)
iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud'da) sizin başınıza
geldiğinde, "Bu nereden başımıza geldi?" dediniz, öyle mi? De ki: "O
(musibet), kendinizdendir." Şüphesiz Allah'ın gücü her şeye hakkıyla
yeter. |
166, 167. |
İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı
günde başınıza gelen musibet Allah'ın izniyledir. Bu da mü'minleri
ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi.Onlara
(münafıklara), "Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin"
denildi de onlar, "Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik"
dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla
kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri
şeyi çok iyi bilmektedir. |
168. |
(Onlar), kendileri oturup kaldıkları
halde kardeşleri için, "Eğer bize uysalardı öldürülmezlerdi" diyen
kimselerdir. De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü
savın." |
169, 170. |
Allah yolunda öldürülenleri sakın
ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler,Rableri katında Allah'ın,
lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak
rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz
şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların
üzülmeyeceklerine sevinirler. |
171. |
(Şehitler) Allah'ın nimetine, keremine
ve Allah'ın, mü'minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. |
172. |
Onlar yaralandıktan sonra Allah'ın ve
Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik
edenlere ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükafat
vardır. |
173. |
Onlar öyle kimselerdir ki, halk
kendilerine, "İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun"
dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve "Allah bize yeter, O ne
güzel vekildir!" dediler.
|
174. |
Bundan dolayı Allah'tan bir nimet ve
lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler ve Allah'ın
rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
175. |
O şeytan sizi ancak kendi dostlarından
korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü'min iseniz, benden korkun. |
176. |
Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar,
Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, onlara ahirette bir pay
vermemek istiyor. Onlar için büyük azap vardır. |
177. |
İman karşılığında küfrü satın alanlar
Allah'a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azap vardır.
|
178. |
İnkar edenler, kendilerine vermiş
olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar.
Biz onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için
alçaltıcı bir azap vardır.
|
179. |
Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar
mü'minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah size
gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini
seçer (gaybı ona bildirir). O halde Allah'a ve peygamberlerine iman
edin. Eğer iman eder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için
büyük bir mükafat vardır.
|
180. |
Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği
nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu
sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey
kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası
Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
181. |
Allah; "Şüphesiz, Allah fakirdir, biz
zenginiz" diyenlerin sözünü elbette duydu. Onların dediklerini ve haksız
yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve, "Tadın yangın azabını!"
diyeceğiz.
|
182. |
"Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp)
gönderdiklerinin karşılığıdır." Allah, kullara asla zulmedici değildir.
|
183. |
Onlar, "Allah bize, ateşin yiyeceği bir
kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti" dediler. De
ki: "Benden önce size nice peygamberler açık belgeleri ve sizin
dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları
öldürdünüz?" |
184. |
Eğer seni yalanladılarsa, senden önce
açık delilleri, hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getiren
peygamberler de yalanlanmıştı. |
185. |
Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak
kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim
cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa
ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. |
186. |
Andolsun, mallarınız ve canlarınız
konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap
verilenlerden ve Allah'a ortak koşanlardan üzücü birçok söz
işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız
bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir. |
187. |
Hani Allah, kendilerine kitap
verilenlerden, "Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu
gizlemeyeceksiniz" diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü,
arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alış
veriş ne kadar kötüdür. |
188. |
Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları
şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını
sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır. |
189. |
Göklerin ve yerin hükümranlığı
Allah'ındır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
190. |
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece
ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için
elbette ibretler vardır. |
191. |
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları
üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde
düşünürler. "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden
uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru" derler. |
192. |
"Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine
sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur."
|
193. |
"Rabbimiz! Biz, �Rabbinize iman edin'
diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz!
Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber
al." |
194. |
"Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile
bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz
sen, vadinden dönmezsin." |
195. |
Rableri onlara şu karşılığı verdi:
"Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi
etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından
çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de
andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükafat
olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım.
Mükafatın en güzeli Allah katındadır." |
196. |
Kafirlerin refah içinde diyar diyar
dolaşmaları sakın seni aldatmasın. |
197. |
(Onların bu refahı) az bir
yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır
orası. |
198. |
Fakat Rablerine karşı gelmekten
sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedi
kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan
şeyler iyiler için daha hayırlıdır. |
199. |
Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah'a,
size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah'a derinden saygı
duyarak inanırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar
var ya, işte onların, Rableri katında mükafatları vardır. Şüphesiz Allah
hesabı çabuk görendir. |
200. |
Ey iman edenler! Sabredin. Sabır
yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun
ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. |