TÜRKÇE KUR'AN-I KERİM (DİYANET
MEALİ) |
4 - NİSÂ SÛRESİ |
Bismillahirrahmânirrahîm
|
Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre,
özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal
konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. "Nisâ" kadınlar
demektir. |
|
1. |
Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten
yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana
getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına
birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık
bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde bir
gözetleyicidir. |
2. |
Yetimlere mallarını verin. Temizi pis
olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza
katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır. |
3. |
Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile
evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil),
size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere
nikahlayın.2 Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan
korkarsanız o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler)
ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur. |
4. |
Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak)
gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını
size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin. |
5. |
Allah'ın, sizin için geçim kaynağı
yaptığı mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. O mallarla onları besleyin,
giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. |
6. |
Yetimleri deneyin. Evlenme çağına
(büluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını
kendilerine verin. Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf
ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin
ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve
dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin.
Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit
bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. |
7. |
Ana, baba ve akrabaların (miras olarak)
bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların
bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından
da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir.
|
8. |
Miras taksiminde (kendilerine pay
düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da
maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler
söyleyin. |
9. |
Kendileri, geriye zayıf çocuklar
bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, (yetimler
hakkında da) ürperip korksunlar. Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar ve
doğru söz söylesinler.
|
10. |
Yetimlerin mallarını haksız yere
yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve
zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir. |
11. |
Allah size, çocuklarınız (ın alacağı
miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar
sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi
onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu
varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir
hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis
oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa anasının hissesi
altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da
borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha
faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz
kılınmıştır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir.
|
12. |
Eğer çocukları yoksa, karılarınızın
geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa,
bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen
karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut
borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa,
bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa
bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız
vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden
sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı
ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa ona altıda
bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde
ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan
vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra
yapılır. (Bütün bunlar) Allah'ın emridir. Allah hakkıyla bilendir,
halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) |
13. |
İşte bu (hükümler) Allah'ın koyduğu
sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu,
içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte
bu büyük başarıdır. |
14. |
Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan
eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem
ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. |
15. |
Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara
karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o
kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol
açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın).7 |
16. |
Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her
ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa onları
incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah tövbeleri çok kabul edendir,
çok merhamet edendir.
|
17. |
Allah katında (makbul) tövbe, ancak
bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir.
İşte Allah bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir,
hüküm ve hikmet sahibidir.
|
18. |
Yoksa, (makbul) tövbe, kötülükleri
(günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, "İşte ben şimdi
tövbe ettim" diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir.
Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır. |
19. |
Ey iman edenler! Kadınlara zorla
mirasçı olmanız size helal değildir. Açık bir hayasızlık yapmış olmaları
dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak
için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan
hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah
onda pek çok hayır yaratmış olur. |
20. |
Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak
isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi
ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi
verdiğinizi geri alacaksınız?
|
21. |
Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar
da sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız? |
22. |
Geçmişte olanlar hariç, artık
babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayasızlık,
öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu ne kötü bir yoldur. |
23. |
Size şunlarla evlenmek haram kılındı:
Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz,
erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz,
süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa
girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız,
-eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir
günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikah altında)
bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler)
başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
|
24. |
(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız
hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize
Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli
yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip)
istemeniz size helal kılındı. Onlardan (nikahlanıp) faydalanmanıza
karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir
belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda
size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir. |
25. |
Sizden kimin, hür mü'min kadınlarla
evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü'min genç kızlarınızdan
(cariyelerinizden) alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz
birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve
gizli dost tutmamaları halinde sahiplerinin izniyle onlarla evlenin,
mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa,
onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme
izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise
sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir. |
26. |
Allah, size (hükümlerini) açıklamak,
size, sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tövbelerinizi kabul
etmek istiyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
|
27. |
Allah, sizin tövbenizi kabul etmek
istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi
istiyorlar.
|
28. |
Allah sizden (yükümlülükleri)
hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır. |
29. |
Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda
batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle
olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok
merhametlidir. |
30. |
Kim haddi aşarak ve zulmederek bunu
yaparsa, onu cehennem ateşine atacağız. Bu, Allah'a pek kolaydır. |
31. |
Eğer size yasaklanan (günah)ların
büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi
güzel bir yere koyarız.
|
32. |
Allah'ın, kiminizi kiminize üstün
kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın.
Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından
bir pay vardır. Allah'tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi
hakkıyla bilendir. |
33. |
(Erkek ve kadından) her biri için
ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından (pay alan) varisler kıldık.
Yeminlerinizin bağladığı (ahitleştiğiniz) kimselere de kendi hisselerini
verin.Şüphesiz Allah her şeye şahittir. |
34. |
Erkekler, kadınların koruyup
kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün
kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin
geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın
(kendilerini) koruması sayesinde onlar da "gayb"ı korurlar. (Evlilik
yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara
öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de
mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.Eğer itaat ederlerse artık
onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok
büyüktür.
|
35. |
Eğer karı-kocanın arasının açılmasından
endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir
hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları
uzlaştırır. Şüphesiz, Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır.
|
36. |
Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi
ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın
komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin
altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen
kimseleri sevmez. |
37. |
Bunlar cimrilik eden, insanlara da
cimriliği emreden ve Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti
gizleyen kimselerdir. Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap
hazırlamışızdır. |
38. |
Bunlar, mallarını insanlara gösteriş
için harcayan, Allah'a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan
kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır. |
39. |
Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman
etselerdi ve Allah'ın verdiği rızıktan (gösterişsiz olarak) harcasalardı
kendilerine ne zarar gelirdi? Allah, onları en iyi bilendir. |
40. |
Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre
kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını
kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir. |
41. |
Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve
seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hali
nice olacak!..
|
42. |
O kıyamet günü, Allah'ı inkar edip
Peygamber'e isyan edenler, yer yarılıp içine girmiş olmayı isterler ve
Allah'tan hiçbir söz gizleyemezler. |
43. |
Ey iman edenler! Sarhoş iken ne
söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna-
cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya
yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da
eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz
bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi
meshedin. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. |
44. |
Kendilerine Kitaptan bir nasip verilmiş
olanları görmüyor musun? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de
yoldan sapmanızı istiyorlar. |
45. |
Allah sizin düşmanlarınızı çok daha iyi
bilir. Allah dost olarak yeter. Allah yardımcı olarak da yeter. |
46. |
Yahudilerden öyleleri var ki,
(kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından
uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak "İşittik,
karşı geldik", "İşit, işitmez olası!" "Râ'inâ" derler. Halbuki onlar,
"İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak" deselerdi bu kendileri için
daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini
lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.
|
47. |
Ey kendilerine kitap verilenler! Bir
takım yüzleri silip de tersine çevirmeden, yahut Cumartesi halkını
lanetlediğimiz gibi onları lanetlemeden, yanınızda bulunanı (Tevrat'ı)
doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba (Kur'an'a) iman edin. Allah'ın
emri mutlaka yerine gelecektir. |
48. |
Şüphesiz Allah, kendisine ortak
koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah) ları ise
dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz
büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. |
49. |
Kendilerini temize çıkaranları görmedin
mi? Hayır! Allah dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar
zulmedilmez. |
50. |
Bak Allah'a karşı nasıl yalan
uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter. |
51. |
Kendilerine Kitap'tan bir nasip
verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar "cibt"e ve "tâğut"a inanıyorlar.
İnkar edenler için de, "Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır"
diyorlar. |
52. |
Onlar, Allah'ın lanet ettiği
kimselerdir. Allah kime lanet ederse, artık ona asla bir yardımcı
bulamazsın. |
53. |
Yoksa onların hükümranlıkta bir payı mı
var? Öyle olsa, insanlara bir zerre bile vermezler. |
54. |
Yoksa, insanları; Allah'ın lütfundan
kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz,
İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir
hükümranlık da vermiştik.
|
55. |
Böylece onlardan kimi ona iman etti,
kimi de sırt çevirdi. (O iman etmeyenlere) çılgın ateş olarak cehennem
yeter. |
56. |
Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri
biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için
onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir,
hüküm ve hikmet sahibidir.
|
57. |
İman edip salih ameller işleyenleri
ise, içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları cennetlere
koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler
altında bulunduracağız. |
58. |
Allah size, emanetleri mutlaka ehline
vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz
ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. |
59. |
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin.
Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de.
Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret
gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha
iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. |
60. |
(Ey Muhammed!) Sana indirilen Kur'an'a
ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun?
Tâğût'u tanımamaları kendilerine emrolunduğu halde, onun önünde muhakeme
olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.
|
61. |
Münafıklara, "Allah'ın indirdiğine
(Kur'an'a) ve Peygambere gelin" dendiği zaman onların senden büsbütün
uzaklaştıklarını görürsün. |
62. |
Kendi işledikleri yüzünden başlarına
bir musibet geldiği, sonra da "Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka
bir şey istememiştik" diye Allah'a yemin ederek sana geldikleri zaman
halleri nasıl olur? |
63. |
Onlar, Allah'ın kalplerindekini bildiği
kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara,
kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle. |
64. |
Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni
ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri
zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve
Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok
kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. |
65. |
Hayır! Rabbine andolsun ki onlar,
aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin
hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun
eğmedikçe iman etmiş olmazlar.
|
66. |
Eğer biz onlara, "Hayatlarınızı feda
edin veya yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı
hariç, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı,
elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok
pekiştirici olurdu. |
67. |
O zaman kendilerine elbette katımızdan
büyük bir mükafat verirdik. |
68. |
Onları elbette doğru yola iletirdik.
|
69. |
Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse,
işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle,
sıddıklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne
güzel arkadaştır. |
70. |
Bu lütuf Allah'tandır. Hakkıyla bilen
olarak Allah yeter. |
71. |
Ey iman edenler! (Düşmana karşı)
tedbirinizi alıp, küçük birlikler halinde, yahut topluca savaşa gidin.
|
72. |
Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var
ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır
davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse, "Allah bana lütfetti de
onlarla beraber bulunmadım" der.
|
73. |
Eğer Allah'tan size bir lütuf (zafer)
erişse, bu sefer de; sizinle kendisi arasında hiç tanışıklık yokmuş gibi
şöyle der: "Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya
(ganimete) ulaşsaydım."
|
74. |
O halde, dünya hayatını ahiret hayatı
karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda
savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat
vereceğiz. |
75. |
Size ne oluyor da, Allah yolunda ve,
"Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zâlim olan şu memleketten çıkar, katından
bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran
zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa
çıkmıyorsunuz? |
76. |
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar.
İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın
dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır. |
77. |
Daha önce kendilerine, "(savaşmaktan)
ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin" denilenleri görmedin mi?
Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan,
Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize
savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!" derler. De
ki: "Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan
kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez." |
78. |
Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim
edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir
iyilik gelirse, "Bu, Allah'tandır" derler. Onlara bir kötülük gelirse,
"Bu, senin yüzündendir" derler. (Ey Muhammed!) De ki: "Hepsi
Allah'tandır." Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü
anlamıyorlar! |
79. |
Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır.
Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir
peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. |
80. |
Kim peygambere itaat ederse, Allah'a
itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi
göndermedik.
|
81. |
Sana "baş üstüne" derler. Fakat senin
yanından çıktıklarında, içlerinden bir takımı, geceleyin; (senin gündüz)
söylediklerinin aksini kurarlar. Allah onların geceleyin kurduklarını
yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah
yeter. |
82. |
Hâlâ Kur'an'ı düşünüp anlamaya
çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş)
olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. |
83. |
Kendilerine güvenlik (barış) veya korku
(savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Halbuki onu
peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette
bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte
olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah'ın size lütfu ve merhameti
olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız.
|
84. |
(Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda
savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü'minleri de savaşa teşvik et.
Umulur ki Allah inkar edenlerin gücünü kırar. Allah'ın gücü daha
üstündür, cezası daha şiddetlidir.
|
85. |
Kim güzel bir (işte) aracılık ederse,
ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık
ederse ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah'ın her şeye gücü yeter.
|
86. |
Size bir selâm verildiği zaman, ondan
daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah her
şeyin hesabını gereği gibi yapandır. |
87. |
Allah kendisinden başka hiçbir ilah
olmayandır. Andolsun sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya
toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Allah'ınkinden daha
doğru olan? |
88. |
Size ne oluyor da münafıklar hakkında
iki gruba ayrıldınız? Allah onları yaptıkları işlerden dolayı başaşağı
ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah'ın saptırdığını yola
getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir
çıkış yolu bulamazsın. |
89. |
Arzu ettiler ki kendilerinin küfre
saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar
Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer
bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün.
Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı. |
90. |
Ancak sizinle aralarında anlaşma olan
bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi
kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size
gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da
sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp
size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol
(yetki) vermemiştir. |
91. |
Diğer bir takım kimselerin de hem
sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini
göreceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer
bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler,
ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede
bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik.
|
92. |
Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak
şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla
öldürürse bir mü'min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece
ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü'min olur ve
düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü'min bir köle azad etmek
gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir
topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü'min bir köle azad
etmek gerekir. Bunlara imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin
kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir. Allah hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
93. |
Kim bir mümini kasten öldürürse,
cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet
etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. |
94. |
Ey iman edenler! Allah yolunda sefere
çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye,
dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, "Sen mü'min
değilsin" demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce
siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz).
Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan hakkıyla
haberdardır. |
95, 96. |
Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın
(cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla
cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad
edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün
kılmıştır.Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti)
vadetmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükafat ile, kendi katından
dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün
kılmıştır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
97. |
Kendilerine zulmetmekteler iken
meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle
derler: "Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)" Onlar da, "Biz
yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik" derler. Melekler, "Allah'ın arzı
geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!" derler. İşte bunların
gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir. |
98. |
Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan,
çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve
çocuklar başkadır.
|
99. |
Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder.
Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. |
100. |
Kim Allah yolunda hicret ederse,
yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim Allah'a ve
Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm
yetişirse, şüphesiz onun mükafatı Allah'a düşer. Allah çok
bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
101. |
Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit
kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü
size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.
|
102. |
(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların
(mü'minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit,
içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da
yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekat
kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz
kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı
bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. İnkar edenler arzu ederler
ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir
baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız,
silahlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte
ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah inkarcılara alçaltıcı
bir azap hazırlamıştır.
|
103. |
Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek
otururken ve gerek yan yatarak hep Allah'ı anın. Güvene kavuştunuz mu
namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü'minlere belirli vakitlere bağlı
olarak farz kılınmıştır.
|
104. |
Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik
göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı
duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan onların ümit
edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve
hikmet sahibidir. |
105. |
(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab'ı
(Kur'an'ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana
öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma. |
106. |
Allah'tan bağışlama dile. Şüphesiz
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
107. |
Kendilerine hainlik edenleri savunma.
Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günâhkarı sevmez. |
108. |
Bunlar, insanlardan gizlenmeye
çalışırlar da Allah'tan gizlenmezler. Halbuki Allah, geceleyin, razı
olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah onların
yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır. |
109. |
İşte siz öyle kimselersiniz (ki,
diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları
Allah'a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak? |
110. |
Kim bir kötülük yapar, yahut kendine
zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı
ve çok merhamet edici bulur. |
111. |
Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi
aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve
hikmet sahibidir.
|
112. |
Kim bir hata işler veya bir günah
kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş,
apaçık bir günah yüklenmiş olur. |
113. |
(Ey Muhammed!) Eğer Allah'ın sana lütuf
ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı.
Halbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar
veremezler. Allah sana kitabı (Kur'an'ı) ve hikmeti indirmiş ve sana
bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın sana lütfu çok büyüktür. |
114. |
Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik
yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri hariç,
onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim
bunları sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir
mükâfât vereceğiz. |
115. |
Kim, kendisine hidayet (doğru yol)
besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü'minlerin yolundan
başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız.
Orası ne kötü bir varış yeridir. |
116. |
Şüphesiz Allah kendisine ortak
koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler
için bağışlar. Allah'a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa
düşmüştür. |
117. |
Onlar, Allah'ı bırakıp ancak dişilere
tapıyorlar.Halbuki (aslında) azgın bir şeytana tapmaktadırlar. |
118. |
Allah o şeytana lânet etti ve o da,
"Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım" dedi.
|
119. |
"Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka
onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak
için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de
Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı
dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür. |
120. |
Şeytan onlara (birçok) va'dde bulunur
ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara
vaadde bulunuyor.
|
121. |
İşte onların barınağı cehennemdir.
Ondan bir kaçış yolu bulamazlar. |
122. |
İman edip salih ameller işleyenleri de
ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız.
Allah gerçek bir va'dde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah'ınkinden daha
doğru olan? |
123. |
İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap
ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa onunla
cezalandırılır. O kendisine Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir
yardımcı bulabilir. |
124. |
Mü'min olarak, erkek veya kadın, her
kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar
haksızlığa uğratılmazlar. |
125. |
Kimin dini, iyilik yaparak kendini
Allah'a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim'in dinine tabi olan
kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim'i dost edindi. |
126. |
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey
Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır. |
127. |
Kadınlar hakkında senden fetva
istiyorlar. De ki: "Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor." Kitapta,
kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek
istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere adil
davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne
hayır yaparsanız şüphesiz Allah onu bilir.
|
128. |
Eğer bir kadın kocasının, kendisine
kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak
aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha
hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır
(elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah'a karşı gelmekten
sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. |
129. |
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar
arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül
verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi
bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız,
şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. |
130. |
Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve
nimetiyle onların her birini zengin kılar (başkalarına muhtaç bırakmaz).
Allah lütfu geniş olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir. |
131. |
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey
Allah'ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de
"Allah'a karşı gelmekten sakının" diye tavsiye ettik. Eğer inkar
ederseniz, (bilin ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır.
Allah zengindir, övülmeye layıktır. |
132. |
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey
Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter. |
133. |
Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok
eder ve başkalarını getirir. Allah buna hakkıyla gücü yetendir. |
134. |
Kim dünya sevabı (nimeti) istiyorsa
(bilsin ki), dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah
hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. |
135. |
Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız
ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak
adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz)
zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine
de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine
getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği)
çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
136. |
Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine,
Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin.
Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü
inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur. |
137. |
İman edip sonra inkâr eden, sonra
inanıp tekrar inkar eden, sonra da inkarlarında ileri gidenler var ya;
Allah onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir.
|
138. |
Münafıklara, kendileri için elem dolu
bir azap olduğunu müjdele. |
139. |
Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri
dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar?
Halbuki bütün izzet ve şeref Allah'a aittir. |
140. |
Oysa Allah size Kitapta (Kur'an'da)
"Allah'ın âyetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini
işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla
oturmayın, aksi halde siz de onlar gibi olursunuz" diye hüküm
indirmiştir. Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini
cehennemde toplayacaktır. |
141. |
Onlar sizi gözetleyip duran
kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa,
"Biz sizinle beraber değil miydik?" derler. Şayet kâfirlerin (zaferden)
bir payı olursa, "Size üstünlük sağlayıp sizi mü'minlerden korumadık
mı?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah,
mü'minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. |
142. |
Münafıklar, Allah'ı aldatmaya
çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar,
namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş
yaparlar ve Allah'ı pek az anarlar.
|
143. |
Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp
dururlar. Ne bunlara (mü'minlere) ne de şunlara (kafirlere) bağlanırlar.
Allah kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın. |
144. |
Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da
kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a apaçık bir delil mi
vermek istiyorsunuz? |
145. |
Şüphesiz ki münafıklar, cehennem
ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da
bulamazsın. |
146. |
Ancak tövbe edenler, durumlarını
düzeltenler, Allah'ın kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah'a has
kılanlar müstesnadır. Bunlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere
büyük bir mükafat verecektir.
|
147. |
Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah
size niye azab etsin ki? Allah şükrün karşılığını verendir, hakkıyla
bilendir. |
148. |
Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi
dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir. |
149. |
Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz,
yahut bir kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir,
her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
150, 151. |
Şüphesiz, Allah'ı ve peygamberlerini
inkar edenler, Allah'a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak
isteyenler, "(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkar ederiz"
diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak
isteyenler var ya;işte onlar gerçekten kafirlerdir. Biz de kafirlere
alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır
|
152. |
Allah'a ve peygamberlerine iman edenler
ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara
Allah mükafatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
edicidir. |
153. |
Kitap ehli, senden kendilerine gökten
bir kitap indirmeni istiyorlar. (Buna şaşma!) Mûsâ'dan, bundan daha
büyüğünü istemişler ve "Allah'ı bize açıkça göster" demişlerdi. Böylece
zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık
deliller gelmesinin ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. Biz
bunu da affettik ve Mûsâ'ya apaçık bir güç ve yetki verdik. |
154. |
Verdikleri sağlam söz(ü yerine
getirmemeleri) sebebiyle "Tûr"u üzerlerine kaldırdık ve onlara, "Tevazu
ile kapıdan girin" dedik. Yine onlara, "Cumartesi (yasakları) konusunda
haddi aşmayın" dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık. |
155. |
Verdikleri sağlam sözü bozmalarından,
Allah'ın âyetlerini inkar etmelerinden, peygamberleri haksız yere
öldürmelerinden ve "kalplerimiz muhafazalıdır" demelerinden dolayı
(başlarına türlü belalar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir),
tam aksine inkarları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir.
Artık onlar inanmazlar. |
156, 157. |
Bir de inkarlarından ve Meryem'e büyük
bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu İsa
Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu
öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun
hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler.
O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin
olarak öldürmediler. |
158. |
Fakat Allah onu kendisine
yükseltmiştir. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. |
159. |
Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki
ölümünden önce, ona (İsa'ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü o (İsa)
onların aleyhine şahit olacaktır. |
160, 161. |
Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok
kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu
halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle
önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram
kıldık.İçlerinden inkar edenlere de acı bir azap hazırladık. |
162. |
Fakat onlardan ilimde derinleşmiş
olanlar ve mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman
ederler. O namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah'a ve ahiret gününe
inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. |
163. |
Biz Nûh'a ve ondan sonra gelen
peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e,
İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yûnus'a,
Hârûn'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Davûd'a da Zebûr vermiştik. |
164. |
Daha önce kıssalarını sana anlattığımız
peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik.
Allah Mûsa ile de doğrudan konuştu. |
165. |
Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak
peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah'a
karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve
hikmet sahibidir. |
166. |
Fakat Allah sana indirdiğini kendi
ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder.
Şahit olarak Allah yeter. |
167. |
Şüphesiz inkar edenler, insanları Allah
yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. |
168. |
Şüphesiz inkar edenler ve zulmedenler
(var ya) Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir.
|
169. |
(Allah onları) ancak içinde ebedi
kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah'a çok kolaydır. |
170. |
Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden
hakkı (gerçeği) getirdi. O halde kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer
inkar ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey
Allah'ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
171. |
Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları
aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih,
ancak Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı (emriyle onda var
ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve
peygamberlerine iman edin, "(Allah) üçtür" demeyin.Kendi iyiliğiniz için
buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan
uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah
yeter. |
172. |
Mesih de, Allah'a yakın melekler de,
Allah'a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Allah'a kulluk etmekten
çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna
toplayacaktır. |
173. |
İman edip salih ameller işleyenlere
gelince, (Allah) onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan
onlara daha da fazlasını verecektir. Allah'a kulluk etmekten çekinenlere
ve büyüklük taslayanlara gelince; (Allah) onları elem dolu bir azaba
uğratacaktır ve onlar kendilerine Allah'tan başka bir dost ve yardımcı
da bulamayacaklardır.
|
174. |
Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir
delil (Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (Kur'an) indirdik.
|
175. |
Allah'a iman edip ona sımsıkı
sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve
onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir. |
176. |
Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah
size "kelâle" (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü
açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa
bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da
bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler,
(erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler
erkekli kızlı iseler o zaman, (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar
(pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah
her şeyi hakkıyla bilendir. |