TÜRKÇE KUR'AN-I KERİM (DİYANET
MEALİ) |
8 - ENFÂL SÛRESİ |
Bismillahirrahmânirrahîm
|
|
1. |
(Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında
soruyorlar. De ki: "Ganimetler Allah'a ve Resûlüne aittir. O halde, eğer
mü'minler iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin,
Allah ve Rasûlüne itaat edin." |
2. |
Mü'minler ancak o kimselerdir ki; Allah
anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun âyetleri kendilerine okunduğu
zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül
ederler. |
3. |
Onlar namazı dosdoğru kılan,
kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan
kimselerdir. |
4. |
İşte onlar gerçekten mü'minlerdir.
Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe
verilmiş rızık vardır.
|
5. |
Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna (savaşmak
üzere) evinden çıkarmıştı. Mü'minlerden bir grup ise bu konuda
kesinlikle isteksizlerdi. |
6. |
Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra,
sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle o konuda
tartışıyorlardı.
|
7. |
Hani Allah size iki taifeden birini, o
sizindir diye va'dediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını
istiyordunuz. Oysa Allah sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kafirlerin
ardını kesmek istiyordu.
|
8. |
Bu, suçlular hoşlanmasa da Allah'ın
hakkı ortaya çıkarması ve batılı ortadan kaldırması içindi |
9. |
Hani Rabbinizden yardım istiyor,
yalvarıyordunuz. O da, "Ben size ard arda bin melekle yardım ediyorum"
diye cevap vermişti.
|
10. |
Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve
onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa yardım ancak Allah
katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet
sahibidir. |
11. |
Hani (Allah) kendi tarafından bir
güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor; sizi temizlemek,
sizden şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve
ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu.
|
12. |
Hani Rabbin meleklere, "Ben sizinle
beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kafirlerin kalplerine korku
salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün
parmaklarına" diye vahyediyordu.
|
13. |
Bu, onların Allah'a ve Resûlüne karşı
gelmelerindendir. Her kim de Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki
Allah'ın cezası şiddetlidir. |
14. |
İşte şimdi siz tadın onu! Kafirlere bir
de cehennem azabı vardır. |
15. |
Ey iman edenler. Savaş düzeninde iken
kafirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönmeyin
(savaştan kaçmayın).
|
16. |
Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak
için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu hariç- böyle bir
günde her kim onlara arkasını dönerse mutlaka o, Allah'ın gazabına
uğramış olur. Onun varacağı yer de cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir
orası. |
17. |
(Savaşta) onları siz öldürmediniz,
fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah
attı. Mü'minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle
yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
18. |
İşte durum bu: (Allah mü'minleri güzel
bir şekilde dener), bir de Allah kafirlerin tuzağını zayıf düşürendir.
|
19. |
(Ey inkarcılar!) Eğer fetih
istiyorsanız işte size fetih geldi. Eğer (peygambere karşı gelmekten)
vazgeçerseniz bu sizin için daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de
döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah
mü'minlerle beraberdir. |
20. |
Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlüne
itaat edin ve (Kur'an'ı) dinlediğiniz halde ondan yüz çevirmeyin. |
21. |
İşitmedikleri halde, "işittik" diyenler
gibi de olmayın. |
22. |
Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların
Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen)
sağırlar, dilsizlerdir. |
23. |
Allah onlarda bir hayır (hakka yöneliş)
olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi dahi
mutlaka yine yüz çevirerek dönüp giderlerdi. |
24. |
Ey iman edenler! Size hayat verecek
şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'ın ve Resûlü'nün çağrısına uyun ve
bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, onun
huzurunda toplanacaksınız.
|
25. |
Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle
kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah azabı çetin
olandır. |
26. |
O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde
güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden
korkuyordunuz. Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi ve
sizi temiz şeylerden rızıklandırdı ki şükredesiniz. |
27. |
Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e
hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik
etmeyin.
|
28. |
Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz
birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükafat vardır. |
29. |
Ey iman edenler! Eğer Allah'a karşı
gelmekten sakınırsanız o size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış
verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah büyük lütuf
sahibidir. |
30. |
Hani kafirler seni tutuklamak veya
öldürmek, ya da (Mekke'den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar
tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en
hayırlısıdır. |
31. |
Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu
zaman, "Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu,
eskilerin masallarından başka bir şey değildir" dediler. |
32. |
Hani onlar, "Ey Allah'ım, eğer şu
(Kur'an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş
yağdır veya bize elem dolu bir azap getir" demişlerdi. |
33. |
Oysa sen onların içinde iken Allah
onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap
edecek değildir.
|
34. |
Onlar Mescid-i Haram'dan (mü'minleri)
alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, Allah onlara ne diye
azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah'a karşı gelmekten
sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez. |
35. |
Onların, Kâ'be'nin yanında duaları
ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey müşrikler) inkar
etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı. |
36. |
Şüphe yok ki, inkar edenler mallarını
(insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır.
Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye
uğrayacaklardır. İnkar edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir. |
37. |
Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis
olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için
böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. |
38. |
Ey Muhammed! İnkar edenlere söyle: Eğer
(iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse, geçmiş günahları
bağışlanır. Eğer (düşmanlık ve savaşa) dönerlerse, öncekilere uygulanan
ilahi kanun devam etmiş olacaktır. |
39. |
Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din
tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer (küfürden)
vazgeçerlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir.
|
40. |
Eğer yüz çevirirlerse bilin ki Allah
sizin dostunuzdur. O ne güzel dosttur, O ne güzel yardımcıdır! |
41. |
Bilin ki, ganimet olarak aldığınız
herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah'a, Peygamber'e, onun
yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah'a;
hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir'de)
karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle
bilin). Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
42. |
Hani siz vadinin (Medine'ye) yakın
tarafında; onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı. (Onlar
sayıca sizden öylesine fazla idi ki), şâyet buluşmak üzere sözleşmiş
olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz
(Savaşa yanaşmazdınız). Fakat Allah, olacak bir işi (mü'minlerin
zaferini) gerçekleştirmek için böyle yaptı ki, ölen açık bir delille
ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette
hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
43. |
Hani Allah sana onları uykunda az
gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o
iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan)
kurtardı. Çünkü o, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
|
44. |
Hani karşılaştığınız zaman onları
gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki
Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. Bütün işler Allah'a döndürülür.
|
45. |
Ey iman edenler! (Savaş için) bir
toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki
kurtuluşa eresiniz.
|
46. |
Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ve
birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden
gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. |
47. |
Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş
yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar
(Mekke müşrikleri) gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını kuşatıcıdır.
|
48. |
Hani şeytan onlara yaptıklarını
süslemiş ve, "Bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok,
mutlaka ben de size yardımcıyım." demişti. Fakat iki taraf (savaş
alanında) yüz yüze gelince (şeytan), gerisin geriye dönüp, "Ben sizden
uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler) görüyorum. Ben
Allah'tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır" demişti. |
49. |
Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık
bulunan kimseler, "Bunları dinleri aldatmış" diyorlardı. Halbuki kim
Allah'a tevekkül ederse hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm
ve hikmet sahibidir.
|
50. |
Melekler, kafirlerin yüzlerine ve
artlarına vura vura ve "haydi tadın yangın azabını" diyerek canlarını
alırken bir görseydin.
|
51. |
(Ey kafirler!) Bu, sizin ellerinizin
önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmedici
değildir. |
52. |
Bunların durumu tıpkı Firavun ailesi ve
onlardan öncekilerin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini inkar etmişler,
Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. Şüphesiz
Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır. |
53. |
Bunun sebebi şudur: Bir toplum
kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe Allah onlara
verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir,
hakkıyla bilendir. |
54. |
Bunların durumu, tıpkı Firavun ailesi
ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Onlar Rablerinin âyetlerini
yalanlamışlar, biz de onları günahları sebebiyle helak etmiştik ve
Firavun ailesini de suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi. |
55. |
Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde
yürüyen canlıların en kötüsü, inkar edenlerdir. Artık onlar iman
etmezler. |
56. |
Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın,
sonra da her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden bozan kimselerdir.
|
57. |
Eğer onları savaşta yakalarsan,
bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret
alsınlar. |
58. |
(Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik
etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara
bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez. |
59. |
İnkar edenler, asla yakayı
kurtardıklarını zannetmesinler. Çünkü onlar (sizi) aciz bırakamazlar.
|
60. |
Onlara karşı gücünüz yettiği kadar
kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah'ın düşmanını, sizin
düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah'ın bildiği
diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız
karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez. |
61. |
Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de
ona yanaş ve Allah'a tevekkül et. Çünkü o hakkıyla işitendir, hakkıyla
bilendir. |
62, 63, 64. |
Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan
mü'minlere Allah yeter. |
65. |
Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik
et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa iki yüz kişiye galip
gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkar edenlerden
bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir. |
66. |
Şimdi ise Allah yükünüzü hafifletti ve
sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi
olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi
olursa, Allah'ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah
sabredenlerle beraberdir. |
67. |
Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip
hakim duruma gelmedikçe hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz
geçici dünya menfeatini istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti
(kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet
sahibidir. |
68. |
Eğer Allah'ın daha önce verilmiş bir
hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye) den dolayı size büyük bir azap
dokunurdu.
|
69. |
Artık elde ettiğiniz ganimetten helal
ve temiz olarak yiyin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah
çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
70. |
Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere
söyle: Eğer Allah kalplerinizde (iman, ihlas, iyi niyet gibi) bir hayır
(olduğunu) bilirse sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve
sizi bağışlar. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
71. |
Eğer sana hainlik etmek isterlerse (bil
ki) onlar daha önce Allah'a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı
(sana) imkan vermişti. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir. |
72. |
İman edip hicret eden ve Allah yolunda
mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara)
yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip
hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri
size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle
aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek
üzerinize borçtur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
73. |
İnkar edenler de birbirlerinin
velileridir. Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız yeryüzünde bir
karışıklık ve büyük bir bozulma olur. |
74. |
İman edip hicret eden ve Allah yolunda
cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya;
işte onlar gerçek mü'minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir
rızık vardır.
|
75. |
Daha sonra iman edip hicret eden ve
sizinle birlikte cihad edenlere gelince, işte onlar da sizdendir.
Allah'ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha
layıktırlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |